20. yüzyılın ikinci yarısında yaşamı sakınan tıp teknolojisi ilerledikçe, doktorlar ve aileler, ağır yasal ve etik neticeleri olan sıkıntılı bir kararla karşı karşıya kaldılar: Yaşamın ne süre sona ereceğini iyi mi tanımlamalıyız? Kardiyopulmoner baypas makineleri, kan pompalamayı sürdürebilir ve ventilatörler, hastanın bu dirimsel işlevleri yerine getirme organik kabiliyeti sona erdikten sonrasında uzun süre nefes almayı sürdürebilir.
Doktorları, biyoetikçileri, avukatları ve ilahiyatçıları içeren onlarca senelik müzakerelerden sonrasında, 1981’de bir ABD başkanlık komisyonu, yaşam ve ölüm içinde bilimsel olarak türetilmiş bir fark çizgisine karar verdi ve aşağı yukarı o zamandan beri varlığını sürdürdü: beyin – en ilkel kısmı olan beyin sapı da dahil olmak suretiyle – öteki dirimsel işlevler suni yaşam yardımıyla müddetsiz olarak sürdürülebilse bile artık çalışmıyordu.
O zamandan beri, komitenin kriterleri bir çok eyalette beyin ölümünü yasal ölüm için bir standart olarak kabul eden yasalar için bir temel işlevi görmüş oldu.
Artık devrilmesiyle Karaca – Wade ve kürtaj kısıtlamaları getirmek için acil eden düzinelerce devlet, Amerikan toplumu insan varoluşunun öteki kutbunu tanımlamak için kaotik bir yarışa giriyor: İnsan yaşamı tam olarak ne süre başlıyor? Döllenme anında, bir kalp atışı, bir ilk nefes, son olarak değişen teknolojinin yardımıyla rahim haricinde hayatta kalma kabiliyeti mi?
Yaşamın ne süre sona ereceği, sadece ne süre başlamış olacağı mevzusunda tek tip klinik standartlar tasarlayıp uygulayabilmemiz, büyük seviyede kürtaj etrafındaki yasal ve politik girdaptan meydana gelmektedir. Ve ABD Yüksek Mahkemesi’nin görüşünü açıklamasından bu yana iki ay içinde Dobbs – Jackson Hanım Sağlığı ÖrgütüUzun süredir devam eden federal bir kürtaj hakkını ortadan kaldıran eyalet yasa koyucuları, kürtaj hakları, doğum kontrolü ve destekli üreme ile sivil ve cezai mevzularda derin etkisinde bırakır taşıyan çeşitli yaşam tanımlarını yasaya dönüştürmek için hevesle bu boşluğa bağlanıyor. yasa.
California-Davis Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan Mary Ziegler, “Mahkeme, yaşamın ne süre başladığının eyaletinizi yöneten kişiye bağlı bulunduğunu söylemiş oldu – yanlış olup olmadıkları ya da onlarla aynı fikirde olup olmadığınızı” söylemiş oldu. kürtaj zamanı üstüne birkaç kitap.
Enfes tıbbi ve bilimsel ayrıntılara giren ölüm tartışmasının aksine, insan yaşamı çoğu zaman ana akım tıp uzmanlarının girdilerini göz ardı ettiğinden, yaşamın yapı taşlarının ne süre devlet müdafaasını güvence eden bir eşiğe ulaştığını belirlemeye yönelik yasama mücadelesi.
Bunun yerine, Cenup’in büyük bir bölümünde ve Ortabatı’nın bazı bölgelerindeki kırmızı eyaletler, seçilmiş yetkililer tarafınca hazırlanan ve tutucu Hıristiyan doktrini tarafınca bilgilendirilen ve çoğu zaman oldukca azca bilimsel temele haiz dili benimsiyor.
Arkansas, Kentucky, Missouri ve Oklahoma da dahil olmak suretiyle Cumhuriyet liderliğindeki bir avuç eyalet, yaşamın döllenmeyle başladığını duyuru eden yasalar çıkardı, bu da hamilelikle ilgili bir takım davaya kapı açan bir çekişme. Bu, bir embriyonun mirası adına, hoşnutsuz eski ortaklar tarafınca doktorlara ve hamileliği sonlandıran, hatta düşük meydana getiren bayanlara karşı oluşturulan haksız ölüm davalarını ihtiva eder. (Bu tür bir dava Arizona’da devam ediyor. Bir diğeri Alabama Yüksek Mahkemesine ulaştı.)
Kentucky’de kürtajı yasaklayan yasa, hamileliği “döllenmeden tam gebelik ve doğuma kadar doğmamış çocuğun tüm embriyonik ve fetal aşamaları süresince vücudunda doğmamış bir insanoğlunun bulunmasının insan dişi üreme durumu” olarak tanımlamak için etik açıdan patlayıcı terimler kullanıyor. ”
Gürcistan da dahil olmak suretiyle öteki bazı eyaletler, yaşamı bir embriyonun yeni oluşmaya süregelen kalp aktivitesinin, ortalama altı haftalık gebelikte bir ultrasonla tespit edilebildiği nokta ile eşitleyen önlemleri benimsemiştir. Bu tür yasaların bir çok, o aşamada algılanabilen titreyen elektriksel ikazları, bir kalp atışı olarak yanlış karakterize ediyor; buna, Gelir Bakanlığı’nın kısa sürede “insan kalp atışı saptanabilen doğmamış herhangi bir çocuğun” bağımlı olarak kabul edilebileceğini açıklamış olduğu Georgia da dahil.
Yargıtay’ın 1973 tarihindeki sonucu Karaca – Wade kürtaj için anayasal bir hak tesis eden yasa, yaşamın başladığı bir anı tanımlamadı. Yargıç Harry Blackmun tarafınca yazılan görüş, Anayasa’nın ABD’de doğan yada vatandaşlığa kabul edilenleri kapsamasına karşın, Anayasa’nın “şahıs” tanımını sağlamadığını gözlemledi. yaşam başladığında ve sona erdiğinde, tek bir yaşam teorisi benimsemek devletlerin işi değildi.
Yerine, Karaca hamile bir kadının vücudu hakkında karar verme hakkı ile potansiyel insan yaşamını korumaya yönelik kamu yararı içinde denge oluşturmayı amaçlayan bir çerçeve oluşturdu. Bu karar ve arkasından gelen mühim bir karar, tıp uzmanlarının bir fetüsün ortalama 24. gebelik haftasında uterus haricinde hayatta kalabileceğine karar verilmiş olduğu noktaya kadar bir kadının kürtaj hakkını genel olarak tanıdı.
Kesin bir halde devrilmede Karaca Haziran ayında, Yüksek Mahkeme’nin tutucu çoğunluğu, başka bir tartışmalı yaşam sonu sorununu şekillendiren yasal argümanlardan yararlandı. Kullanılan yasal standart Dobbs – Federal Anayasa’da kürtaj hakkı yoktur ve eyaletler kendi başlarına karar verebilirler – 1997’de Yüksek Mahkeme ölümcül hastaların tıbbi yardımla ölüme anayasal hakları olmadığını söylediğinde kullanılan mantıkla aynıdır. Bu karar, Washington v. Glucksbergçoğunluk görüşünde 15 kez anılmıştır. Dobbs ve Hakkaniyet Clarence Thomas’ın mutabakatı.
Çoğu zaman, kürtajın yasaklanması mücadelesine öncülük eden aynı gruplar, ölmekte olan tıbbi yardım yasalarına da meydan okudu. Sonrasında bile Dobbs, sözde ölüm hakkı yasaları, eyalet kürtaj haklarını kodlayan yasalardan oldukca daha azca yaygın olmaya devam ediyor. On eyalet, doktorların ölümcül hastalar için ölümcül dozlarda ilaç reçete etmesine izin veriyor. Doktorların hala ilaçları vermeleri yasaktır.
Kürtajı yasaklama çabalarının merkezinde yer edinen Ulusal Yaşam Hakkı Komitesi’nin genel danışmanı James Bopp, hem kürtajın hem de hekim destekli intihar olarak adlandırdığı tıbbi yardımlı ölümün toplumu tehlikeye attığını söylemiş oldu.
Bopp, “Her bireysel insan yaşamı, içsel bir değere haizdir ve kutsaldır” dedi. “Hükümetin bu canı korumak görevi vardır.”
Her iki mevzu da derin toplumsal soruları gündeme getiriyor: Hükümet, bir hastayı kendi isteklerine karşın yaşam destek ünitesinde tutabilir mi, yoksa bir hanımı doğum halletmeye zorlayabilir mi? Eyaletler, kendi sakinlerinin hamileliği sona erdirmek için başka eyaletlere gitmesini yada eyalet dışından hastaların tıbbi yardımlı ölüm aramak için gelmelerini yasaklayabilir mi? Ve bilhassa yanıt tekil bir dini görüş açısı dayatıyorsa, kim karar verecek?
Bir kişinin ölümünü belirlemekten, organ bağışından mirasa uzanan yasal sonuçlar olduğu şeklinde, yasal olarak tanınan bir zigotun haiz olduğu zımni haklar da potansiyel olarak oldukca geniştir. Kaybedilen her gebelik için ölüm belgesi verilecek mi? Düşükler araştırılacak mı? Toplumsal Güvenlik numaraları ne süre verilecek? Nüfus sayımı iyi mi yapılacak ve kurultay bölgeleri iyi mi belirlenecek?
Tıp uzmanları ve biyoetikçiler, yaşamın hem başlangıcının hem de sonunun, tanımlanabilir tek bir an tarafınca tanımlanmayan karmaşık biyolojik süreçler olduğuna ve siyasal arenaya uygun olmadığına dikkat çekiyorlar.
Stanford Biyomedikal Etik Merkezi direktörü David Magnus, “Ne yazık ki biyolojik vakalar vaka değil, süreçlerdir” dedi.
Üstelik doktorlara “Yaşam nedir?” diye sormak. yada “Ölüm nedir?” aslolan noktayı gözden kaçırabilir, dedi Magnus: “Tıp, ‘Biyolojik bir organizmanın varlığı ne süre sonlanır?’ sorusuna yanıt verebilir. Sadece ‘İnsan ne süre adım atar yada ne süre biter?’ sorusuna yanıt veremezler. şu sebeple bunlar doğa ötesi meseleler.”
Duke Üniversitesi’nin felsefe bölümünde tıp etiği üstüne çalışan bir doktora talibi olan Ben Sarbey, kum tanelerinin üst üste yerleştirilmesini içeren bir fikir deneyi olan Yığın Paradoksunu anlatarak bu bakış açısını tekrarladı. Felsefi ikilem şudur: Bu kum taneleri hangi noktada daha çok bir şeye, bir yığına dönüşüyor?
“Bunun bir şahıs olarak sayıldığı ve bunun bir şahıs olarak sayılmadığı bir fark çizgisi koymakta zorlanacağız” dedi. “Pek oldukca şey yaşam sayılır – bir sperm yaşam sayılır, kalıcı bir bitkisel dünyadaki bir şahıs yaşam sayılır – fakat bu korumamız ihtiyaç duyulan bir kişiyi oluşturur mu?”
Mahkemenin kürtaj sonucu üstüne tartışmalar sürerken bile, başkanlık komitesinin bulgularından doğan 1981 federal tüzüğü, Ölümün Tekdüzen Belirlenmesi Yasası da gözden geçiriliyor. Bu yıl, birden fazla eyalette kabul edilmesi amaçlanan yasaları hazırlayan, yansız bir hukuk uzmanları grubu olan Tekdüzen Hukuk Komisyonu, ölüm tanımını tekrardan gözden geçirmek için çalışmaya başladı.
Grup, beyin fonksiyonunun anlaşılmasındaki ilerlemeler ışığında beyin ölümü için tıbbi standartları keskinleştirmeyi düşünecek. Aileler ve dini gruplar, beyin dalgası aktivitesi olmayan hastalar için suni yaşam desteğini sonlandırmak için hararetli yasal mücadeleler yürütürken, son yıllarda ortaya çıkan kalıcı soruları ele almaya çalışacaklar.
Ulusal Yaşam Hakkı Komitesi ile beraber Bopp, bir takım hekim, felsefeci ve tıp etiği ile beraber çaba için danışma panellerinde hizmet verenler içinde yer ediniyor. Kürtaj karşıtı hareketin cenin haklarına yönelik daha geniş baskısını besleyen “kişilik” teriminin, ayna görüntüsünde de olsa temel bir mevzu olması umut ediliyor: Bir yaşam formu ne süre insan olmaktan çıkar?
Hem de bir danışma kurulunda da vazife meydana getiren Magnus’un, komisyonun bir düşünce birliğine varacağından şüphesi yok, bilime dayanan ayık bir karar. Daha azca net olan şey ise, güncellenmiş tanımın günümüzün siyasal ortamında, eyaletler içinde benimsenen kalıcı bir yasal standart olup olmayacağıdır.